Karlarla kaplı, uzak bir kasaba... Yollar kar yüzünden kapalı. Soğuk. Bu sene kış, neredeyse gerçeküstü bir şekilde bitmek bilmemiş. Cemre, her yere çoktan düşmüş de sanki buraları kazara atlamış, uğramamış gibi. Kış uykusundan erken uyanan, çevredeki hayvanları telef eden ayı hikayeleri kulaktan kulağa yayılmış. Uyanan ayıları kimse gerçekten görmemiş olsa da, yakında kasabaya da gelecekleri korkusu sarmış herkesi. Genç bir hemşire olan Aslı, mecburi hizmet için buraya yeni atanmıştır. Kasabadan bir adam olan Hasan, soğuk bir gece ortadan kaybolur. Jandarmanın en büyük derdinin karakola dadanan yarasalar olduğu bu küçük kasabada, bir gece ansızın ortadan kaybolan bir adam türlü türlü dedikodunun yayılmasına neden olur. Aslı, kendisini adım adım su yüzüne çıkan erk ilişkilerinin, sır ortaklıklarının ve şüphenin içinde bulur. hdfilmcehennemi2.org keyifli seyirler diler.
Kar ve Ayı izle
Snow and the Bear
Telif Hakkı Nedeniyle Kaldırılmıştır. REMOVED DUE TO COPYRIGHT.
Orijinal Adı: Snow and the Bear
Film Dili:
Türkçe Dublaj
Tür:
Dram
Oyuncular
Merve Dizdar
Saygın Soysal
Asiye Dinçsoy
Erkan Bektaş
Derya Pınar Ak
Onur Gürçay
Muttalip Müjdeci
Hamit Serdar Örs
Ümmü Pütgül
Suna Sancaktar
Arama Sonuçları
Yorum yapmak için üye oldum. Çok iyi!
FİLM ÇOK İYİ. Edebi bir arka planı olanlar özellikle 19. Yüzyıl özellikle Rus edebiyatını ve üç büyükler dönemini bilenler aynen oradaki gerilimi burada da tanıyacaklar. Tolstoy özellikle… Edebi bir kalite aşikar. Sonu daha anlaşılır olabilirdi. Filmi belirgin bir mesaj örgüsü içinde görerek sonu da buna göre dizayn etmeye çalışmak bazen bozucu etkiler yapıyor. Ben böyle yapmazdım sonunu diyeyim; ya da o seviyede o şekilde bırakmazdım en azından. Film her şeye rağmen çok iyiydi. Gerilim gerçekten filmin başından sonuna kadar havada asılıydı. O kadar uydurma film seyretmenin arasında böyle gerçek bir film seyretmiş olmaktan memnunum. İlk film olmasına rağmen yönetmen olayı iyi hissetmiş ve background beslenmiş ve dopdolu belli ki. Bu arada bahsetmeden geçmek istemem: Filmde Metin Erksan’ın 1965 yılına ait “Sevmek Zamanı” adlı filminin o en ünlü repliklerinin olduğu bölümü duyuyoruz. “Ben sana değil, resmine aşığım” hikayesi hani… Müthiş bir kontrast oluşturmuş bu. Yani gerçekçiliğin dibine vuran bir filmde, idealizmin dibine vurmuş, melankolik, yarı şizofren kurmaca romantik bir filmin kendini hatırlatarak yanyana gelip oluşturduğu zıtlık ve çok farklı bir dünya algısı ve enerjilerin birlikteliği çok çarpıcıydı. Bunu yapması çok dahiceydi bence. Eleştiri olarak da alınabilir zira o anın gerçek dünyasının dertlerinin ağırlığı altında onu dinleyemeyerek kapatması baş karakterin bizi buna götürebilir. Adeta gerçek hayatla ilgisi olmayan, gerçek dediğimiz genel kabulden kopuk bir masalmış gibi kapatılıverdi. Gerçeğin insanı ezen ağırlığıyla o an örtüşemedi. Film birtakım ödülleri aldı: 1 - Türkiye prömiyerini 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yapan ve festivalden en iyi ilk film ile en iyi kadın oyuncu ödülleriyle döndü. 2 - Amerika’nın köklü festivallerinden 66. San Francisco Uluslararası Film Festivali’nde de “Yeni Yönetmenler Ödülü”nü kazandı. 3 - Belgrad Uluslararası Film Festivali’nde Eleştirmenler Ödülü ile Brüksel Cinemamed Uluslararası Film Festivali’nde Cineuropa Ödülü’ne layık görüldü. 4 - Son olarak Frankfurt Türk Film Festivali’nden En İyi İlk Film Jüri Özel Ödülü ve Bergwelten Film Festivali’nden de En İyi Film Büyük Ödülü’nü aldı. Film Türkiye - Almanya - Sırbistan ortak yapımıdır. Artvin’in Şavşat bölgesinde çekildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Eurimages, Medienboard Berlin-Brandenburg, Hamburg Schleswig-Holstein ve Sırbistan Film Merkezi tarafından desteklenen film Nefes Films ve Albino Zebra Film yapımcılığında, Riva Film, Set Sail Films, TRT, Intercam Upgrade, Ezgi Mola, Boş İşler Yapım ve Set Pozitif Filmcilik ortaklığında tamamlandı. Görüntü yönetmenliğini Florent Herry’nin üstlendiği filmin kurgusu Çiçek Kahraman tarafından yapılırken, filmin müziklerinde ise Erdem Helvacıoğlu imzası bulunuyor. Tüm Türkiye’yi karış karış tanıdığım gibi Artvin’i, yanını yöresini, ilçelerini, Hopa’sını, Borçka’sını, Şavşat’ını falan iyi bilirim. Lokantalarında yemek yemişliğim, otellerinde kalmışlığım vardır. Ormanını da iyi bilirim. Şimdi tabi gösterilen büyüklükte ayılar yok o bölgede onu bi’ belirtelim. Sabahın köründe Şavşat’tan Ardahan dolmuşu kalkar ve o dolmuşa binenler iyi bilecekler ki tırmana tırmana dağın başına geldiğinizde orman bıçakla kesilir gibi belirgin bir zirve hattıyla kesilir ve Ardahan tarafı tam tersine tek bir ağaç bile olmayan şekilde o Sibirya karasal ikliminin soğuğunun yalayıp geçtiği kurak, çorak çöl gibi bir yerdir. Dolmuşta arkanıza bakarsınız kartpostal gibi yemyeşil bir orman örtüsü ve çok yoğun şekilde üstelik önünüze döndüğünüzde ise tek bir ağaç bile göremediğiniz bir kuru çorak kara parçası. Hayatımın en ilginç manzara ve tecrübelerinden birisidir bu. Yani tamam Artvin’in Şavşat’ında kış var, yağış var, kar var ama diğer karasal iklimin hüküm sürdüğü Kars, Ardahan tarafına göre aslında Karadeniz iklimi özellikleri içindedir ve kışları yağışlı olsa da öyle Ardahan, Kars, Erzurum gibi kesici-parçalayıcı bir soğuk ta yoktur. Kars, Ardahan’a göre gayet te ılıktır kışı, kıyaslama yapacak olursak...
@jeyon-dor Bu da spoiler bölümü olsun: Başlarken çığ sesi duyuyoruz ama göstermiyor film onu. Yani bu bir başarısızlık ve kifayetsizlik. Sonra bakıyoruz ki arabanın önünde iki kürek kar ve bi dal parçası var. Sonra ona rağmen hemşire oradan nasıl çıktı da yola devam etti o da belirsiz. Zincir neden yok. Kış şartlarına alışmış bir şoförlük var mı. Zincirin neden yok film boyunca. O denli kar olan bir yerde arabalar neden zincirsiz ve özellikle hemşireninki. Kimse ilk görev yerine kışın ortasında zincirsiz minik, hafif bir arabayla öyle dağ-orman yollarını aşa aşa gelmeye kalkışmaz. Telefon çekmeyebilir çünkü daha önce gelmedin nerede çeker nerede çekmez bilemezsin dolayısıyla son derece riskli bir karar olmuş o şekilde karın kışın ortasında o zorlu yollara o minnak arabayla çıkmak. Üstelik de zincirsiz. Şaka gibi buralar. Şimdi mecburi hizmetini yapmak için gelen hemşire 18-20 yaşında olur, 36 değil. Ayrıca böyle doktorun haftada bir geldiği yerde hemşire durmaz doktorla beraber gelir gider. Böyle yerlere genellikle ebe ya da sağlık memuru falan tayin ederler. Gerçekçi film diyoruz ama gerçekçiliği bozan durumlar da var yani. Kasaptan et alıyor 300 gram mesela. Hiç bir kasap ya da karısı 300 gram olsun mu demez. Bi kilo mu diye sorar. Hadi bu olmadı az alacağını anladı diyelim o zaman da yarım kilo mu olsun der. Ve etin kilosu kaçadır, 300 gram et kaç paraya denk gelmektedir bunların bahsi nasıl geçmiyor olabilir ki. Ne kadar diye sormak zorunda en azından. Tek bir parça para uzatıyor ve üstü falan da yok. Yeni gelen hemşire etin kaça satıldığını nereden bilmektedir. 300 gramını hemen nasıl hesaplamıştır. Hangi tek parça para buna tam denk gelmektedir. Böyle ezbere olmaz ki bu işler. Vardır böyle insanlar sanat yaparken, yazarken özellikle de film çekerken. Yahu arkadaş o bölüm gerçek değil, mantıklı değil, saçma sapan oluyor. Bunu nasıl görmüyorsunuz. Et parası konuşulmasından mı imtina ediyorsunuz ve ne için. Gelelim kahve içilen yere köy evinde. Kahveler kalabalık ortamda yapıldığı zaman önce misafire verilir ve tüm Anadolu bu konuda oldukça hassastır. Anadoluyu bilen bunları da bilir.
Merve için seyrettim. Com beğendim dersem yalan olur. Sonunu tahmin ettiğimden keyif alamadım.
zaman kaybi siteye tesekkurederim